19 Nisan 2012 Perşembe

18 Nisan 2012 - markafoni.com

18 Nisan 2012 günü e-Pazarlama dersimizde gelmiş geçmiş en keyifli ve en mütevazi konuk konuşmacılarımızdan birini ağırladık: markafoni.com, zizigo.com, misspera.com, grupfoni.com gibi sitelerin kurucu ortağı Tolga Tatari.




Tolga Bey, Bilgi Üniversitesi mezunu. Ancak şakayla karışık askerliğini ertelemek için bir kaç okula devam edip ayrıldığını da itiraf etmeden geçmiyor. Girişimci bir aileden gelmesinin de etkisi ile çok erken yaşta iş hayatına atılmış. 

İlk şirketini 18 yaşındayken Ankara'da kurup bilgisayar parçaları satmayı hedefleyen Tolga Bey, 6 ay içinde bu şirketi kapatmış. Daha sonra İstanbul'da ikinci bir deneme yaparak 3 ortakla müzik organizasyonları yapan bir şirket kurmuş. Bu şirket de 3. senesinde 1999 depremi sırasında düzenlediği bir organizasyon nedeniyle yüzbinlerce dolar zarara uğramış ve kapanmış.

Henüz çok genç yaşta olmanın verdiği azim ve cesaret sayesinde Tolga Bey bu girişimlerini birer başarısızlık olarak görmediğini ve cesaretinin kırılmadığını söylüyor. Nitekim 3. girişimini de 20-30 metrekarelik bir ofis tutarak yapmış. Bir arkadaşıyla birlikte burada internetle ilgili yazılım, tasarım, web sitesi oluşturma gibi konuları öğrenerek işe başlamışlar. İlk olarak insanları bir araya getirecek bir tanışma sitesi kurma fikri ortaya çıkmış ve evlilik.com diye bir site kurmuşlar. O dönemde internet henüz çok yaygınlaşmamış olmasına rağmen bu sitenin bir kitlesi oluşmuş ve evlilik.com 40.000 dolara satılmış.

evlilik.com deneyimi ile dijital ortamda işlerin nasıl yürütüldüğünü ve böyle bir girişim yapılacağı zaman nasıl bir yol haritası izlenmesi gerektiğini öğrendikten sonra bu ekip bir ajans kurmuş ve 100-150 tane müşteri edinmiş. Daha sonra iş hacmi büyüyüp nakit akışı yönetilmesi güç hale gelince Tolga Bey'in arkadaşı Ahmet Bey finansmanı yönetmesi karşılığında şirkete ortak olmuş. İlk yıl bu şirkete 1 milyon dolar hedef koymuşlar.

Bu sırada camiada ilişkileri ilerleyen ve bir çok insanla tanışan Tolga Bey, Sina Afra ile de arkadaş olmuş ve internet üzerinden sık sık mailleşmeye ve iş fikirlerini paylaşmaya başlamışlar. 


Birkaç iş fikri belirledikten sonra, diğerlerine göre kendilerine daha kolay gelen, Fransa'da o günlerde büyük ses getirmiş bir özel alışveriş sitesi olan vente-privee.com'un iş modelini Türkiye'de uygulamaya karar vermişler. Tolga Bey'in çocukluk arkadaşı olan Çağrı Bey'i de ortak alarak toplam 5 kişi, 50-100 metrekarelik bir ofiste işe başlamışlar. Bu ofisin bir odasını da ilk etapta depo olarak kullanmışlar.

Ancak işler bekledikleri kadar kolay olmamış elbette. Mesele üreticiden bir ürün alıp müşteriye belli bir kar koyup satmaktan çok daha güç bir hal almış. Bu konuda Tolga Bey, "Bu iş tamamen yeni bir sektör yaratmak. Türkiye'de alışveriş yapan kadın sayısı o zamanlar çok azdı. Üstelik online tekstil satışı da yok denecek kadar azdı. Markaları ikna etmek için dolaşmaya çıktığımızda onlar bile bu işin olamayacağını söylüyorlardı." diyor. Nitekim tüm markaları dolaşıp ikna etmeye çalışmak ve kadınları online alışverişe alıştırmak bir senelerini almış. markafoni.com bir senede 1 milyon üyeye ulaşmış. Bu konuda başarılı olduktan sonra da yepyeni bir güçlükle yüzleşmek zorunda kalmışlar: Hızlı büyümeyi organize etmek.

markafoni.com'un ilk yatırımcısı, Skype, Facebook, Xing, Spotify gibi işlerin de ilk yatırımcılarından olan ve dünyadaki en başarılı yatırımcılardan biri olan Klaus Hommels. Daha önce Amerika'da en başarılı yatırımcı seçilen Hommels, Tolga Bey ile sadece bir kez görüşüp yemek yedikten sonra çok fazla soru sormadan bir gün içinde 300.000 euro yatırım yapmış. Tolga Bey, Hommels için "Gözlerimizdeki ışığı görmesi yetti." diyor.



Bu aşamada Tolga Bey ayda 50 çalışanı işe aldıklarını, her gün 8.00-15.00 arasını iş görüşmeleri ile geçirdikten sonra günlük operasyonların da işleyişini sağlamak zorunda oldukları için günde 18-20 saat çalışmak zorunda kaldıklarını söylüyor. Ekibin özellikle üst yönetimi arkadaşlarından ve diğer çalışanlar da genç yaşlarda kişilerden oluştuğundan dolayı Tolga Bey bu dönemde güçlükleri de başarıları da en yakınları ve yanında oldukça rahat davranabildiği kişilerle geçirmiş olmasının büyük avantaj olduğunu belirtiyor.

"Girişimci olmak, günde 20 saat çalışıp, kalan 4 saatte de uykunda, rüyanda aynı şeyi görmendir." (Tolga Tatari, 2012)

Kurulduktan bir sene sonra markafoni.com, Avusturalya'da da açılmış. Şirket çalışanlarının sayısı 300'ü geçmiş ve Sina Afra da eBay'deki işini bırakarak markafoni.com'un CEO'su olmuş.



markafoni.com'un kurulmasının üzerinden iki sene geçtiğinde ise, bu kez Otto Group tarafından markafoni'ye rakip olarak limango.com.tr'nin kurulması, ardından eBay ve trendyol.com ile rakiplerin artması yüzünden bu kez markafoni.com yeni bir aşamaya girmiş: Rekabet etmeyi öğrenmek.

Tolga Bey'e göre markafoni.com'un en büyük rekabet avantajı, bu sektörü oluşturan ve bu fikri ilk kez uygulayan iş modeli olması. Yapılan araştırmalara göre bir müşterinin aynı anda sıkılmadan, gelen maillerden bunalmadan üye olabileceği özel alışveriş sitesi sayısı 2,2. Tolga Bey bunlardan birinin daima markafoni.com olduğunu, karşısındaki rakibin de genellikle limango.com.tr ve trendyol.com arasında zaman zaman değiştiğini söylüyor.

2011 yılının Temmuz ayında markafoni.com'un %71,2 hissesi MIH-Allegro'ya (Naspers) satıldı. Tolga Bey'e göre bu ortaklığın en güzel tarafı, MIH-Allegro'nun hem maddi olarak markafoni.com'un arkasında olması, hem de şirketin kurucularının şirket için belirledikleri stratejilere müdahil olmaması ve stratejik kararları ilk kurucu ortaklara bırakması. MIH-Allegro şu anda markafoni.com kurucu ortaklarından yalnızca belli periyotlarda rapor istiyor, yılda iki kez yönetim kurulu toplantılarına katılıyor ve belli bir kotanın üzerindeki paranın kendilerinden onay alınmadan işlem görmemesini talep ediyor. Ayrıca MIH-Allegro bu şekilde 139 tane şirketin ortağı konumunda ve bu şirketleri yılda bir kez biraraya getirerek birbirleriyle know-how larını paylaşmalarına olanak sağlıyor.



Bugünkü rakamlara bakılacak olursa, markafoni.com, 5 şirketle birlikte Türkiye'nin lider e-Ticaret grubu ve 2010 yılında %700 büyüme gösterdi. Şu anda markafoni Türkiye, brandsExclusive Avustralya, brandsGalaxy Yunanistan ve modnaKasta Ukrayna olmak üzere 4 ülkede faaliyet gösteren ve Türkiye'den dünyaya açılan ilk e-ticaret markası. Çok yakında Polonya'da da faaliyet göstermeye başlayacak olan ve 8 ülkeyi daha hedefleyen markafoni, toplamda 13 ülkede var olacak.

markafoni.com aylık 12 milyon ziyaret, aylık 198 milyon sayfa gösterim sayısı ve günlük 35.000 sipariş ile lider konumda. Şirketin sadece prodüksiyon ekibi 85 kişiden, 12 kayıtlı mankenden ve 17 stüdyodan oluşmakta. Günde 2500 adet ürün için 5 açıdan fotoğraflar çekiliyor ve her gün 15.000'in üzerinde fotoğraf işleniyor. Şirketin toplam çalışan sayısı ise 1000'in üzerinde.

Ayrıca markafoni, 32.000 metrekarelik bir alana yayılan lojistik tesisleri ile en yakın takipçisinden 2,5 kat önde. 

Tüm bu lojistik, prodüksiyon, çalışan maliyetlerinin varlığında markafoni.com sadece ürünlerin üzerine üreticiden aldığı fiyata bir miktar kar payı koyarak katma değer yaratıyor ve varlığını sürdürebiliyor. Bu bir başarı öyküsü değilse, başka ne olabilir?

Sunum bittiğinde Tolga Bey'e iki sorum oldu, sonuç olarak askerliğini bedelli de olsa tamamlamış ve daha bir süre markafoni.com indirimleri arasında ZARA'yı göremeyecekmişiz. Neden askerliğini yapıp yapmadığını sorduğumu anlayamayan ve kahkahayı patlatan, dersten sonra da "Neden soruyorsun askerliğini yapıp yapmadığını, ona göre evlenme mi teklif edeceksin?" diyen arkadaşlarıma da buradan seslenmiş olayım: Konuşmanın başını dinleseydiniz, sizin de aklınıza takılırdı!

Abartmıyorum, sene başından beri beni en fazla mutlu eden ve keyif aldığım, gerçekten başarı öyküsü olduğunu düşündüğüm, ve hala sürdürülebilir olduğuna şaşıp kaldığım bu muhteşem iş modelini ve başından geçenleri, sıkmadan, üzülmeden bizimle samimiyet içinde paylaşan Tolga Bey'e ve sayesinde tüm bunları ilk ağızdan dinleme şansı bulduğumuz Burak Büyükdemir hocamıza sonsuz teşekkürler :)


17 Nisan 2012 Salı

11 Nisan 2012 - sporx.com

e-Pazarlama dersimiz kapsamında bu kez de 11 Nisan 2012 tarihli dersimizde sporx.com kurucu ortağı İlkan Gökyılmaz'ı ağırladık.



İlkan Bey 1993 İstanbul Erkek Lisesi ve 1998 Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği mezunu. 1998 yılında yazılım mühendisliği projesi kapsamında BIGS Group, web-based e-mail, Trekmail çalışmalarını yürütmüş. Bu çalışmaları birlikte yürüttüğü ekip ile 1998 yılında tesadüfen ilk işlerini almışlar ve 1999 yılında üç arkadaş ilk şirketlerini kurmuşlar: BİMTEK. 


Daha sonra bugün sporx.com'un bağlı bulunduğu Maksimum İletişim Hizmetleri A.Ş., 1998 yılındaki ilk müşterileri ile birlkte 1999 yılında kurulmuş. İlkan Bey de 2002 yılına kadar IT ekibinin lideri konumunda çalıştıktan sonra 2003 yılı itibariyle genel müdür olarak çalışmaya devam etmiş. 2005 Haziran'ında superspor.com olarak kurulan site ise, 2007 Mart ayında sporx.com olmuş. 


Kısaca sporx.com'un geçmişinden bahsettikten sonra İlkan Bey bizimle girişimcilik ile ilgili çok değerli deneyimlerini paylaştı.

Girişimcilik Türkiye'de pek yaygın değil ve aileler tarafından da desteklenmeyen bir olgu. Yeni kurulan şirketlerin %35'i ilk 2 yılda, %35'i 5 yıl içinde, %20'si ise 5-10 yıl içinde kapanıyor. İlkan Bey'e göre bu durumun nedenleri şunlar: 

  • Girişimcilerin yönetim konusundaki deneyimsizliği
  • Başta finansman olmak üzere kaynak kıtlığı
  • Yeterince güçlü ilişkilere sahip olamama



Tüm bu olumsuzluklara rağmen İlkan Bey'e göre girişimcilik yaparken canımız hiç sıkılmayacak. Bunun yanı sıra günlük operasyonları yürütürken bir yandan da işi geliştirmeye çalışmak iki kat efor sarfetmeyi, dolayısıyla iki kat fazla çalışmayı gerektiriyor. Adeta çift vardiya çalışıyorsunuz. Zor günler de oluyor, iyi günler de.

Hukuk, finans, teknoloji, insan yönetimi gibi her konuda daima sağduyularımıza güvenmemiz gerektiğini, düşünerek, araştırarak, öğrenerek hareket etmemiz gerektiğini vurgulayan İlkan Bey; bazı zamanlarda kendimizi günlük operasyonlardan soyutlayıp yaptığımız işe uzaktan, üstten bakmamızı öğütledi. Ekibimize işleri delege etmeyi ve çok fazla mükemmeliyetçi olmaktan kaçınmamızı söyledi ("Kervan yolda düzülür.") Ayrıca kötü bir fikirin bile istikrarla, disiplinle çalışılarak yapıldığında iş yapacağını belirtti. ("Being first is more important than being the best.")

İlkan Bey'e göre girişimciler en çok kendileriyle başarı konusunda yarışmalı. Her geçen yıl daha başarılı olmaya çalışmalı. Her şeyden önce önemli olan ise; yapılan işin pazara uygun olması ("Ayda gül satmayın."). İşe inanmak çok önemli, bir girişimci ortaya kendisinin kullanmayacağı, beğenmeyeceği bir ürünle çıkmamalı.



İş yaparken ise önemli olan kurucu ortakların farklı kişiliklere sahip olması ve farklı sorumluluklar alabilmesi. Farklı uzmanlıkları olan ortaklarla işe başlamak daima bir adım önde olmak anlamına geliyor. 

Bunlarla birlikte İlkan Bey'e göre girişimci ortaklar her şeye açık olmalı ve paralel iş yapmayı öğrenmeliler. Sadece girişimci değil, aynı zamanda birer lider olduklarını unutmamalılar ve bu doğrultuda astları arasında çalışma isteği yaratan, korku değil saygı uyandıran bir şekilde çalışanları motive etmeliler.

İlkan Bey bir girişimcinin en büyük motivasyonunun başarı ve istihdam yaratmak olması gerektiğini vurguladı. Ona göre bir girişimci her zaman işine konsantre olmalı ve aynı anda birden fazla işi yerine getirmeye çalışmamalı. ancak işler rayına oturduktan ve çalışanlar arasında delegasyon sağlandıktan sonra başka işlere girişmekte fayda var.

Yönetim ve Organizasyon konularında da özetle pazarlamaya ve networkinge önem vermenin gerekliliğini vurgulayan İlkan Bey, bu işleri yapamayan girişimcilerin gerekirse yapacak birilerini bulması gerektiğini vurguladı. Ayrıca bankalardan para almanın kolay olmadığını, finansman yaratma konusunda girişimcileri büyük risklerin beklediğini ve nakit akışlarının büyük bir titizlikle ele alınması gerektiğini, işler büyüdükçe nakit akışının daha fazla önem kazandığını belirten İlkan Bey konuşmasını noktaladıktan sonra bizim sorularımıza da yer verdi.

Kişisel fikrimi belirtmem gerekirse dönem başından beri dersimize konuk olan konuşmacılar arasından bana en fazla ilham veren ve girişimciliğe yüreklendiren kişi İlkan Bey oldu. Her cümlesini dikkatle dinledim ve bazılarını daha önce aklımda oluşan soru işaretlerini çözmede çok başarılı buldum. Samimi tavırları ve bize ayırdığı değerli vakti için kendisine bir kez de buradan teşekkürler ve sevgiler :)


4 Nisan 2012 - yemeksepeti.com

4 Nisan 2012 Çarşamba günü E-Pazarlama dersimizde yemeksepeti.com kurucusu Melih Ödemiş’i ağırladık.


Melih Bey Avusturya Lisesi 1995 mezunu. Lisans eğitimini ise Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde tamamlamış. Daha sonra ise MBA eğitimi aldıktan sonra yine Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünden mezun olan Nevzat Bey ile yemeksepeti.com’u kurmuşlar.

Kendisinin de belirttiği üzere Melih Bey’in en büyük şansı, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde okuduğu 1995-1999 yılları arasında internetin ülkemizde ve dünyada hızla gelişmekte olması. Okurken yürüttüğü projeler ve herkesin kendi işine sahip olduğu girişimci bir aileden gelmesi sayesinde müthiş bir motivasyon ile mezun olmuş.
Kendi işini kurmayı başından beri düşünen Melih Bey, deneyim kazanabilmek ve bu kurumsal firmada öğrendiklerini kendi işinde de uygulayabilmek için bir sene kadar Citibank’ta çalıştıktan sonra ihtiyaç duyduğu iyi bir ekip, fırsat, donanım ve iş planı hazır olduğunda beklemeye gerek duymadan yemeksepeti.com için kolları sıvamış.


2001 yılında, internetin ticari anlamda Türkiye’ye giriş yaptığı dönemde,  5 kişilik bir ekip ile işe başlayan ve günde 30-40 adet sipariş alan yemeksepeti.com, pazar büyüklüğünün yeterli seviyede olmamasından dolayı 2005 yılına kadar zor bir süreçten geçmiş. Her ne kadar bu dönemde katma değer yaratmak güç olsa da bu ekip umutla çalışmaya devam etmiş. 2005 yılında ise günlük sipariş sayısı 1500’e kadar çıkmış. Ekibin hedefi ise günde 5000 sipariş alabilmekmiş.

Kurulduğu yıllarda pazarlama bütçesi ayırmayan ve tanıtım kısmını yaptıkları işten memnun kalacak olan müşterilere bırakarak word-of-mouth pazarlamaya yönelen şirkette, halkla ilişkiler konusunda ise oldukça titiz davranılmış ve halkla ilişkiler için ayrılan bütçe bugün de oldukça yüksek seviyede. Site ile ilgili çıkan haberler, site içinde ve dışında kullanıcılar tarafından yapılan yorumlara oldukça önem veriliyor ve memnuniyetsizliğin önüne geçilmeye çalışılıyor.

Bildiğimiz üzere 2006-2007 yıllarında internet büyümesi yepyeni bir ivme kazandı. İşte bu dönemde firmanın %20’si Alman bir ortağa satılmış ve yemeksepeti.com’un günlük sipariş sayısı 10000’e kadar yükselmiş. 2010 yılı verilerine göre ise sitenin günlük sipariş sayısı 25000’e ulaşmış.



Bugün ise yemeksepeti.com’un 1,2 milyon kullanıcısı bulunmakta ve bu kullanıcılar 6000 farklı restoran ile buluşturulmaktadır. Günlü sipariş sayısı ise 50000’i bulmaktadır. Birleşik Arap Emirlikleri ve Rusya’da da yemeksepeti.com’un kullanılmakta olduğunu da Melih Bey’den öğrendik. yemeksepeti.com Rusya’da 600, Birleşik Arap Emirlikleri’nde ise 500 kayıtlı restoran ile büyümesini devam ettiriyor.
yemeksepeti.com’u klasik e-Ticaret sitelerinden ayıran en önemli özelliği aynı zamanda bir pazar yeri olması; çünkü yemek ihtiyacını gidermek isteyen müşteriler ile paket servis yapan restoranlar bu platformda buluşturuluyor. B2C faaliyet gösteriyor gibi görünse de B2B e-Ticaret modeli ile de çalışıyor ve B2B2C boyutuna ulaşıyor.



Melih Bey’e göre şirketler farklı evrelerden geçerken farklı özelliklere sahip olmalı. Buna göre şirketlerde kuruluşundan itibaren geçen ilk üç yıl boyunca “deneme-yanılma, gözlem, değişim, iyi ekip ve sabır” ; 4-6. yıllar  boyunca “ekipte kan değişimi, iş birliği, işlerin delegasyonu, taktikler geliştirme ve sabır” ; 7-10. yıllar boyunca ise “sağlıklı büyüme için başlangıçtaki girişimci ruhu kaybetmeme, risk yönetimi, stratejiler geliştirme ve sabır” gerekiyor.

Melih Bey sözü bitirirken yemeksepeti.com’da yeni uygulanmaya başlanan JOKER uygulamasından bahsetti. Buna göre kullanıcılara özel anlık indirim fırsatları ekranda beliriyor. Böylece restoranlara müşteri kazandırılıyor ve müşteri memnuniyeti geliştiriliyor. Restoranlarla anlaşılarak bir anlamda restoranların reklamlarının ve promosyonlarının yapıldığı bu uygulama ile belli kriterlerdeki müşteri bir anda ekranda beliren JOKER önerisi ile karşılaşıyor. Bu uygulama epey yeni olduğundan kullanım seviyesi %3 seviyesinde; ancak artmaya devam ediyor. Buna benzer yeni uygulamalar, müşteriye ve restoranlara özel kampanyalar da geliştirilmeye devam ediyor.



Öğrenci evinde yaşayan ve sık sık yemeksepeti.com üzerinden sipariş veren bizlere oldukça merak uyandıran ve heyecan veren bu başarı hikayesini anlatan ve dersimize konuk olan Melih Bey’e sonsuz teşekkürler..




27 Mart 2012 Salı

21 Mart 2012 - oyuncakdenizi.com & indirdik.com

21 Mart Çarşamba günü derste iki konuk konuşmacı ağırladık: oyuncakdenizi.com ve indirdik.com kurucuları Serkan Hondur ve Mustafa Acet.



Serkan Bey İTÜ Jeoloji Mühendisliği bölümü mezunu. Bizden biri yani. İlk iş olarak bizlere yapabileceğimiz ve yapmaktan zevk alacağımız bir iş kurmamızı öğütleyerek söze başladı. Oyuncakdenizi.com işine kendisi ve bir arkadaşı küçük bir sermaye ile başlamışlar. E-Pazarlama ve E-Ticaret’e ilişkin her şeyi sıfırdan öğrenerek bugünlere ulaşmayı başarmışlar. Her şirket gibi onların da ilk amacı maliyetleri azaltmak ve tedarikçilerine yakın bir yerde ofis açmak olmuş. Rakiplerine karşı en büyük avantajları ise sipariş verildiği gün ürünleri kargoya verebilmek olmuş. Reklam ve tanıtım işlerini de başlangıçta Google üzerinden halletmeye karar vermişler.

Ancak yeri geldiğinde de kurumsallıktan ödün vermeyi öğrenmişler. Kendisine göre girişimciliğin bir temel anahtarı varsa o da özverili olmak.

Nitekim, bu anlayış ve prensipler sayesinde şirket bugünlerde rakiplerine karşı oldukça güçlü durumda. Oyuncakdenizi.com’da ürünlerin tanıtımları rakiplerde görülmemiş bir biçimde gerçekleştiriliyor. Ürünlerin fotoğrafları oldukça net ve ürünlerle ilgili ayrıntılı bilgiler mevcut. Rakipler bu konuda şirketi yakalayamıyorlar.

Konuşmasının sonlarına doğru Serkan Bey sektörle ilgili tecrubelerinden söz etmeyi de unutmuyor. Getirilmekte olan düzenlemeler nedeniyle ileride e-ticaret yapmanın güçleşeceğini söylüyor ve Türkiye’de perakendecilik sektörünün doygunluğa ulaşamamasında e-ticaretin istenilen seviyeye gelmemesinin büyük payı olduğunu söyleyerek bize veda ediyor.


Mustafa Bey’e göre işe girişimciliğin en zor yanı beklenti ve önyargıları kırabilmek. Kendisi uzun süre ailesinin ve çevresinin baskısı altında kalıp, onların beklentilerini karşılamaya çalıştıktan sonra en çok yapmak istediği şeyi de başarmak için büyük çaba göstermiş.

- Anne, ben Koç Holding'e ortak oldum!
+ Oğlum, onu bırak da derslerini geçebiliyor musun?

diyalogundan bahsederek Mustafa Bey bizi kırıp geçirdi. ve akıllara şu karikatürü getirdi:





Mustafa Bey’in girişimciliğinin dönüm noktası olarak Koç Holding ile yaptığı ortaklık göze çarpıyor. Aynı zamanda Turkcell’in mobil ödeme projesinde pilot şirket olmaları muazzam bir tanıtım örneği olmuş.

Ne var ki çektikleri en büyük güçlüklerden biri, yaptıkları işin sürekli olarak tüketici haklarına ve garanti sözleşmeleri şartlarına uyabilmeyi gerektirmesi. Bu nedenle iş modellerini çok iyi tasarlamaları gerekiyor. Bu hizmetin Amerika’da uygulanan versiyonu ile kıyaslandığında, Türkiye’de çok daha katı kurallar var. Bu nedenle bu işi Türkiye’ye adapte etmek oldukça güç bir süreç olmuş.


Ne zaman derse başarı hikayelerini sırtlayıp gelen konuk konuşmacılarımız olsa imreniyoruz ve günlerce aramızda anlattıklarından bahsettiğimiz oluyor. Bu sefer de öyle oldu. 

Serkan ve Mustafa beylere gönülden teşekkürler..

Bu Blogu Neden Açtım?

İşbu blog, bu dönemki e-Pazarlama dersimiz kapsamında, biz İTÜ İşletme Mühendisliği öğrencileri tarafından ağırlanacak konuk konuşmacılar ile yapacağımız sohbetlerin bir dökümü şeklinde olsun diye tarafımdan açılmıştır.

Gel gelelim, Burak Hoca mecbur bırakmasaydı böyle bir blog açar mıydım? Açmazdım. Peki bu durumdan şikayetçi miyim? Değilim. Derste mevcut olmanın ve tartışılanlardan, anlatılanlardan bir şeyler kapmış olup olmamamızın ilk kez bu yöntemle takip edileceğini bilmek heyecan verici.

Okul başlayalı 8 hafta oldu ve henüz bundan sonra yayınlayacağım blog yazısının kahramanları geldiler derse. Sadece üç beş yazı yazıp bu blogu terketmek gibi bir niyetim yok ama; kendime kefil olamıyorum şu noktada.

Hayırlara vesile olsun der, başlarım.